Superman Başlıyor: Man Of Steel
Nasıl geçtiğini anlayamadığım uzun bir aradan sonra tekrar birlikteyiz. Her ay buraya en az bir tane yazı koyma prensibim vardı ama Haziran' da bazı durumlar yüzünden bundan taviz verdim ne yazık ki. Bu geçen süre zarfında vizyona giren önemli bir filmden bahsetmek istiyorum biraz: Man of Steel...
Tarihin en eski ve en büyük süper kahramanlarından biri olan Superman altıncı kez beyazperdeye konuk oldu geçen ay. 1978' de başlayan rahmetli Christopher Reeve' li dört filmlik Superman film serisi 1987' ye kadar devam etmişti. Richard Donner' ın yönettiği ilk filmde oyuncu kadrosu zengindi. Marlon Brando, Gene Hackman ve Terence Stamp (İlk filmde çok kısa gözüktü ama ikinci filmin big boss'ı.) Christopher Revee' e eşlik ediyorlardı. İkinci filmde ise yönetmenlik koltuğuna Richard Lester geçiyordu. Rolü olan tüm oyuncular da rollerine devam ediyorlardı. Diğer iki filme fazla değinmek istemiyorum çünkü serinin özellikle ilk iki filmi hayranlar ve eleştirmenler tarafından beğenilmişti. Ancak kişisel olarak baktığımda bu seriden hiç bir filmi sevemedim ben. Christopher Reeve' in sevimli Superman' ini beğeniyordum beğenmesine ama filmler genel olarak hafif geliyordu. Karakteri anlatmada yetersiz kalıyordu hepsi. Ayrıca Gene Hackman' ın Lex Luthor' ına hala sinir olduğumu söyleyebilirim. Bu dört yapım arasında en sevdiğim unsur ise John Williams' ın sinema tarihine geçen ve günümüzde bile karakterle iç içe bulunan müzikleriydi.
Sonra 90'lı yıllarda Tv dizisi ve kaliteli çizgi dizisiyle geri dönen Superman, 2001'de Smallville ile köklerine döndü. Genç Clark Kent' in Superman' e dönüşüm sürecini toplam 10 sezonda ancak anlatabilen, benim yine pek sevmediğim ve teknik işçiliğini bir Amerikan dizisine göre zayıf bulduğum Smallville dizisi, ne olursa olsun hatırı sayılır bir izleyici kitlesi yaratmayı başardı. 2002 senesinde ise herkesi birden heyecanlandıran Batman vs. Superman filmi dedikodusu ortaya atıldı. Yapımcılar ilk başta düşündükleri bu projeyi daha sonra rafa kaldırdılar ancak filmin konusu ile ilgili söylentiler ortalarda geziyordu. Bir dedikoduya göre Bruce Wayne' in kız arkadaşı gizemli bir şekilde öldürülüyordu ve Batman izleri takip edip Superman' i bu ölümden suçlu buluyordu. İkili ilk başta birbirleri ile ciddi bir kavgaya girişiyorlar ancak Superman' in suçsuzluğunun kanıtlanmasıyla bir araya gelip bu davayı sonlandırmaya çalışıyorlardı. Proje iptal edildi ve bu karakterlerin solo filmlerinin çekilmesi kararlaştırıldı. 2005' te Batman küllerinden doğarken, 2006' da ise eski dört filme ek olarak Bryan Singer imzalı Superman Dönüyor geldi. Bu yapım genel olarak çok beğenilmedi ama benim gözüme girmişti bu kez Superman. Kevin Spacey' nin Lex Luthor' ını Gene Hackman' ınkine göre daha iyi bulmuştum. Brandon Routh ise bir Christopher Reeve değildi ama yine de omuzlarındaki yükün altında kalmıyordu. Finalde kırmızı pelerinli kahramanımızın oğlunu müjdeleyen film, Superman' i seri olarak sinemaya yeniden geri getirmeyi başaramadı. 2008' de The Dark Knight' ın beyazperdeye bomba misali düşmesi ve Marvel filmlerinin nicelik anlamında alıp başını yürümesi yapımcıları yeniden harekete geçirdi.
2010' da yeni bir Superman yaratma projesine başlandı. Yapımcılar, Christopher Nolan' ın Batman' e uyguladığı formülü Superman' e de uygulamak istiyorlardı: Daha gerçekçi, daha derinlikli, daha karanlık. Hatta Nolan belli bir süre sonra yapımcı oldu. Ancak bundan hiç memnun olmayanlar vardı. Superman' in umudu, aydınlığı, iyiliği, Amerika' yı temsil ettiğini ve karanlık bir Superman' in karakterin kendisiyle tezat oluşturacağını savunuyorlardı. Zaman geçtikçe proje daha belirgin hale geldi. Hikayeyi Nolan ve Kara Şövalye üçlemesi' nde de senarist olan David S. Goyer yazdı. Senaryolaştırma ise yine David S. Goyer' a aitti. Nolan, yönetmenlik için 300 ve Watchmen gibi çizgi roman uyarlamalarını yöneten Zack Synder ile el sıkıştı ve oyuncular belirlendi. Daha önce Batman Başlıyor' da Batman, Superman Dönüyor' da Superman, Casino Royale' de James Bond, Harry Potter ve Ateş Kadehi' ndeki Cedric Diggory, Alacakaranlık' ta Edward Cullen rollerine aday olup hepsini de kaybeden ve Empire dergisi tarafından o dönem ''Hollywood' un En Şanssız Adamı'' seçilen Henry Cavill yeni Clark Kent/Superman seçildi. 1978'de ilk filmdeki Marlon Brando' nun rolü Jor-El için Russell Crowe ile anlaşıldı. Clark' ın dünyalı anne ve babası içinse Diane Lane ve Kevin Costner seçildi. Lois Lane rolüne dört Oscar adaylığı bulunan Amy Adams, Daily Planet' in patronu Perry White rolüne ise daha çok Matrix' teki Morpheus olarak bilinen Laurence Fishburne getirildi. Klasik seride Terrence Stamp tarafından canlandırılan General Zod rolü, bu kez son dönemin başarılı aktörlerinden Michael Shannon' a emanet edildi. Müzikler ise Nolan' ın değişmez adamı Hans Zimmer tarafından bestelenecekti. Filmin müzikleri de ayrı bir merak konusuydu çünkü Superman Dönüyor' daki gibi John Williams' ın inanılmaz müzikleri mi kullanılacaktı yoksa Zimmer yeteneğini bir kez daha gösterip karaktere yakışır yeni ve ikonik müzikler mi besteleyecekti? Zimmer yaptığı açıklamalarda Williams' ın işine çok büyük saygı duyduğunu ama filmde yeni müzikler olacağını belirtti. Bunun kendisi için çok zor olacağını da ekledi ayrıca. Filmin vizyon tarihi 2012 yazı ve adının Man of Steel olduğu açıklandı. Bilmeyenler için şunu not edelim; Man of Steel (Çelik Adam), Superman' in lakabıdır. The Dark Knight lakabının Batman' in yeni filmlerinde ad olarak kullanıldığı gibi yeni Superman'de de aynı yol izlendi. Görünüşe göre 2012 yazı büyük kapışmalara sahne olacaktı. The Avengers, The Amazing Spider-Man, The Dark Knight Rises ve Man of Steel gişede birbirleri ile rekabet edeceklerdi. Ancak daha sonra Man of Steel' in vizyon tarihinin 2013' ün Haziran ayına ertelendiği duyuruldu. Sonra posterler, resimler, fragmanlar geldi. Hans Zimmer' ın bestelediği yeni müzikler fragmanlarda çok sağlam duruyordu.
Peki yeni Superman nasıldı? Her ne kadar uzaylı da olsa insani duyguları ve hisleri var mıydı? Daha doğrusu film bunu ne ölçüde gösteriyordu izleyicilere. İşte burayı ben çok önemsiyorum çünkü Superman de Batman gibi acıdan doğan bir karakter. Kripton gezegenin yok olmaya başlamasıyla annesi ve babası tarafından o zamanlar adı Kal-El olan Clark' ın doğar doğmaz gerçek ailesiyle hiç bir arada olamadan apar topar Dünya' ya gönderilmesi, Dünya gezegeninde normal bir birey olarak varolma ve kendini bulma çabası vs. Bunlar zor şeyler... Ve fazla bilinmese de karakterin yaratılışındaki sebep oldukça trajik. Superman' in iki yaratıcısından biri olan yazar Jerry Siegel' ın babası 1932 yılında dükkanına gelen soyguncular tarafından vurularak öldürülür. Bu olay yaşandığında henüz bir lise öğrencisi olan Jerry Siegel, ertesi yıl çizer Joe Shuster ile kafakafaya verip kurşun geçirmeyen bir süperkahraman yaratırlar. Brad Meltzer' in The Book of Lies adlı romanında bakın neler yazmakta: '' Superman, Amerika dünyanın en şahane ülkesi olduğu için ya da Hz. Musa' ya benzer öyküsüyle Kripton' dan gelip bizi kurtarsın diye yaratılmadı. Küçük bir erkek çocuk babasını kaybettiği için ortaya çıktı. İlk maceralarında uçamıyordu bile, gözlerinden de X ışınları çıkmıyordu. Sadece kurşuna karşı dayanıklıydı. Superman bir kaybın ardından ortaya çıktı, güçlü bir süper kahraman yaratma amacıyla değil.'' Eisner ödüllü ünlü Amerikalı çizgi romancı Mark Waid de bu bilginin Superman' in ortaya çıkışına yepyeni bir bakış açısı getirdiğini düşünüyor: ''Genel algı şuydu: Batman trajediden doğmuştu. Superman ise umut ve istekten. Ama Jerry Siegel' ın yaşadığı trajedi gösterdi ki Superman de sevdiklerimizi kaybetmeme arzusundan ortaya çıkmıştı. Bu çok önemli, çünkü bu bilgi artık Superman ile bağ kurabileceğimiz anlamına geliyor. Ulaşılmaz bir karakter değil o artık. Süper güçlerine rağmen babasını kurtaramıyor.''
Filme geçersek seyirciyi son derece görkemli ve heyecanlı bir açılış karşılıyor. Kripton gezegenini daha önce hiç böylesine ayrıntılı ve uzun uzun görmedik. Kaldı ki bu bölümdeki sahneler oldukça başarılı. Kripton sadece yok olmuyor aynı zamanda kendi içinde siyasi ve askeri anlamda çalkalanıyor da. Burada sevmediğim tek şey Synder' in aninden olaya zoom'layan kamerası. Özellikle HBO dizi/filmlerinde çok fazla gördüğümüz ''kameranın aniden yakınlaşması'' durumu bu hareketli sahnelerde eğreti durmuş açıkçası. Russell Crowe' un başrolde olduğu bu bölümler hem heyecanlı hem de duygusal. Jor-El vs. Zod dövüşünü de oldukça beğendim ben. Nolan' ın dokunuşu bu bölümde kendini memnun edici derecede hemen belli ediyor. Kal-El' in Kripton' dan gönderilmesiyle başlayan Dünya sahnelerinde ise ritm problemi var. Karakterin çocukluğunu anlatmada Batman Begins' teki gibi geriye flashbacklerle kurgulanmış bir yapım var karşımızda. Bu geriye dönüşlerden bazıları çok zamansız. Batman Begins' teki kaliteli kurgu burada yok. Ancak karakterin derinliği, acıları, trajedisi iyi yansıtılıyor bu geriye dönüşlerle. Özellikle Clark' ın dünyalı ebeveynleriyle olan ilişkisine bilhassa baba Jonathan Kent ve Clark arasındaki ilişkiye fazlasıyla önem veriyor film. Filmdeki duygusallığı da en çok bu sahneler oluşturuyor. Bu arada Baba Kent ve Clark hakkında tartışmalı olarak söylenecek kimilerinin saçma bulduğu çok şey var aslında ama kimsenin spoiler yemesini istemeyiz. Clark' ın pelerini ilk sırtına geçirmesi de aceleye getiriliyor bence. Sanki film seyirciye ''bunları biliyorsunuz zaten'' deyip geçiştiriyor bazı yerleri. Aynı sorun daha doğrusu daha büyüğü geçen sene The Amazing Spider-Man' de de vardı. Bunlar bana kalırsa filmi özensiz ve hafif hale getiren unsurlar. İnsan beyazperdede olanların içine adam akıllı sinmesini ve her şeyi özümsemek istiyor çünkü. Man of Steel' in en büyük eksikliği de bu bence. Synder-Goyer-Nolan üçlüsünün bu konuda daha fazla ince eleyip sık dokumasını beklerdim açıkçası.
Bu arada Superman' in göğsündeki S harfinin mantığa dayandırılmasını gayet hoş buldum. Aynı Batman Begins' teki ''Neden yarasa, Bay Wayne?'' gibi... Başta Superman' nin yeni giysisi ve Kripton gezegenindeki elbiseler olmak kostümler çok başarılı. Filmle ilgili gelen ilk resimlerde ''donsuz bir Superman'' göze biraz garip gelse de bunun artık daha iyi bir fikir olduğu kanısındayım. Efektler beklendiği gibi müthiş. Superman ve Zod' ın bu dünyaya fazla oldukları, final dövüşünde gezegene verdikleri inanılmaz zararla kanıtlanıyor hatta. Bu sahnelerde iki tane gönderme mevcut. Finalde Zod ayağı ile Superman' in üzerine bir tırı itiyordu. O tırın üzerindeki yazıda Lex Lothor' ın şirketinin ismi olan Lexcorp yazıyordu. Acaba ikinci filmin baş düşmanının Lex Luthor olacağının sinyalleri mi verildi? Neden olmasın, o göndermeye bakarak şehirde Lexcorp diye bir şirketin olduğunu ve adından da anlaşıldığı üzere başında Lex Luthor' ın olduğunu söyleyebiliriz. Bu referansı filmi izlerken yakalamıştım ama şimdi bahsedeceğim göndermeyi sonradan başka bir yerde okudum. Bu sahnede binaların duvarlarından birinin üzerinde Keep Calm and Call Batman yazıyormuş. Ama hızlıca geçiyormuş bu sahne o yüzden izlerken durdurup bakmakta yarar var. Bu arada Kara Şövalye üçlemesinde o işlerle ilgilenen ekiple Man of Steel' deki ekip aynı. Batman' in o kadar ekmeğini yedik şuraya da bir referans sıkıştıralım demiş olabilirler. Çünkü Synder, Nolan ya da Goyer ciddi ciddi bir gönderme istese bunu başka bir yolla daha açık şekilde yapabilirlerdi. (Ki ben de böyle birşey bekliyordum filmi izlemeden önce.) Bu referans bayağı belirsiz ve hızlı. Ancak ciddi bir göndermeyse buradan hareketle Batman' in Superman' den önce filmin geçtiği evrende var olduğunu söyleyebiliriz.
Oyunculara göz atarsak Henry Cavill' i yeni Superman olarak çok tuttum. Filmde Clark Kent' in gazeteci kimliğini neredeyse hiç göremesek te bence Christopher Reeve' i geçecek. Russell Crowe ve Kevin Costner fazlasıyla iyiler ve rollerine çok yakışmışlar. Diane Lane ile aralarında kimya iyi tutmuş Costner' ın. Crowe ise bence filmin Superman' den sonra ikinci kahramanı Jor-El olarak efsanevi oyuncu Marlon Brando' nun rolünü unutturuyor. Michael Shannon, Terrence Stamp' in donuk Zod' undan daha iyi bir iş çıkartıyor. ''I will find him!'' diye bağırması hala kulaklarımda. Amy Adams' ı Lois Lane' e nedense fazla yakıştıramadım. Oyuncunun yeteneğinden şüphem yok ancak başka bir aktris daha iyi olurdu sanki. Laurence Fishburne ise beklediğimden daha iyi bir Perry White olmuş. Hans Zimmer imzalı müzikler her zamanki gibi çok başarılı. Daha soundtrack albümündeki bütün parçaları dinleyemesem de müziklerin filmle uyumlu gittiğini söyleyebilirim. Ayrıca filmin sona ermesiyle başlayan modern Superman temasını çok beğendim.
Bakalım bu yeni Superman, önümüzdeki yıllarda gelebilme ihtimali bir hayli yüksek Justice League ile aynı evrende mi geçiyor yoksa Kara Şövalye üçlemesi gibi bağımsız bir yapım mı olacak? Yeni devam filmlerinde başka DC Comics kahramanlarını görebilecek miyiz? En önemlisi karakterin başlangıcının daha önce defalarca anlatılmasından kaynaklı ritm sorunu sadece bu ilk filme mahsus olarak mı kalacak yoksa devam filmlerinde de sürecek mi? Bu soruların cevapları için görünüşe göre daha çok bekleyeceğiz. Ama aynı bu tarz ritm sorununa sahip olan Spidey, The Amazing Spider-Man 2' de bunu yenebilmişse kırmızı pelerinli kahramanımız da bunun icabına bakacaktır belki de...
Tarihin en eski ve en büyük süper kahramanlarından biri olan Superman altıncı kez beyazperdeye konuk oldu geçen ay. 1978' de başlayan rahmetli Christopher Reeve' li dört filmlik Superman film serisi 1987' ye kadar devam etmişti. Richard Donner' ın yönettiği ilk filmde oyuncu kadrosu zengindi. Marlon Brando, Gene Hackman ve Terence Stamp (İlk filmde çok kısa gözüktü ama ikinci filmin big boss'ı.) Christopher Revee' e eşlik ediyorlardı. İkinci filmde ise yönetmenlik koltuğuna Richard Lester geçiyordu. Rolü olan tüm oyuncular da rollerine devam ediyorlardı. Diğer iki filme fazla değinmek istemiyorum çünkü serinin özellikle ilk iki filmi hayranlar ve eleştirmenler tarafından beğenilmişti. Ancak kişisel olarak baktığımda bu seriden hiç bir filmi sevemedim ben. Christopher Reeve' in sevimli Superman' ini beğeniyordum beğenmesine ama filmler genel olarak hafif geliyordu. Karakteri anlatmada yetersiz kalıyordu hepsi. Ayrıca Gene Hackman' ın Lex Luthor' ına hala sinir olduğumu söyleyebilirim. Bu dört yapım arasında en sevdiğim unsur ise John Williams' ın sinema tarihine geçen ve günümüzde bile karakterle iç içe bulunan müzikleriydi.
Nolan ve Synder |
Henry Cavill |
Peki yeni Superman nasıldı? Her ne kadar uzaylı da olsa insani duyguları ve hisleri var mıydı? Daha doğrusu film bunu ne ölçüde gösteriyordu izleyicilere. İşte burayı ben çok önemsiyorum çünkü Superman de Batman gibi acıdan doğan bir karakter. Kripton gezegenin yok olmaya başlamasıyla annesi ve babası tarafından o zamanlar adı Kal-El olan Clark' ın doğar doğmaz gerçek ailesiyle hiç bir arada olamadan apar topar Dünya' ya gönderilmesi, Dünya gezegeninde normal bir birey olarak varolma ve kendini bulma çabası vs. Bunlar zor şeyler... Ve fazla bilinmese de karakterin yaratılışındaki sebep oldukça trajik. Superman' in iki yaratıcısından biri olan yazar Jerry Siegel' ın babası 1932 yılında dükkanına gelen soyguncular tarafından vurularak öldürülür. Bu olay yaşandığında henüz bir lise öğrencisi olan Jerry Siegel, ertesi yıl çizer Joe Shuster ile kafakafaya verip kurşun geçirmeyen bir süperkahraman yaratırlar. Brad Meltzer' in The Book of Lies adlı romanında bakın neler yazmakta: '' Superman, Amerika dünyanın en şahane ülkesi olduğu için ya da Hz. Musa' ya benzer öyküsüyle Kripton' dan gelip bizi kurtarsın diye yaratılmadı. Küçük bir erkek çocuk babasını kaybettiği için ortaya çıktı. İlk maceralarında uçamıyordu bile, gözlerinden de X ışınları çıkmıyordu. Sadece kurşuna karşı dayanıklıydı. Superman bir kaybın ardından ortaya çıktı, güçlü bir süper kahraman yaratma amacıyla değil.'' Eisner ödüllü ünlü Amerikalı çizgi romancı Mark Waid de bu bilginin Superman' in ortaya çıkışına yepyeni bir bakış açısı getirdiğini düşünüyor: ''Genel algı şuydu: Batman trajediden doğmuştu. Superman ise umut ve istekten. Ama Jerry Siegel' ın yaşadığı trajedi gösterdi ki Superman de sevdiklerimizi kaybetmeme arzusundan ortaya çıkmıştı. Bu çok önemli, çünkü bu bilgi artık Superman ile bağ kurabileceğimiz anlamına geliyor. Ulaşılmaz bir karakter değil o artık. Süper güçlerine rağmen babasını kurtaramıyor.''
Filme geçersek seyirciyi son derece görkemli ve heyecanlı bir açılış karşılıyor. Kripton gezegenini daha önce hiç böylesine ayrıntılı ve uzun uzun görmedik. Kaldı ki bu bölümdeki sahneler oldukça başarılı. Kripton sadece yok olmuyor aynı zamanda kendi içinde siyasi ve askeri anlamda çalkalanıyor da. Burada sevmediğim tek şey Synder' in aninden olaya zoom'layan kamerası. Özellikle HBO dizi/filmlerinde çok fazla gördüğümüz ''kameranın aniden yakınlaşması'' durumu bu hareketli sahnelerde eğreti durmuş açıkçası. Russell Crowe' un başrolde olduğu bu bölümler hem heyecanlı hem de duygusal. Jor-El vs. Zod dövüşünü de oldukça beğendim ben. Nolan' ın dokunuşu bu bölümde kendini memnun edici derecede hemen belli ediyor. Kal-El' in Kripton' dan gönderilmesiyle başlayan Dünya sahnelerinde ise ritm problemi var. Karakterin çocukluğunu anlatmada Batman Begins' teki gibi geriye flashbacklerle kurgulanmış bir yapım var karşımızda. Bu geriye dönüşlerden bazıları çok zamansız. Batman Begins' teki kaliteli kurgu burada yok. Ancak karakterin derinliği, acıları, trajedisi iyi yansıtılıyor bu geriye dönüşlerle. Özellikle Clark' ın dünyalı ebeveynleriyle olan ilişkisine bilhassa baba Jonathan Kent ve Clark arasındaki ilişkiye fazlasıyla önem veriyor film. Filmdeki duygusallığı da en çok bu sahneler oluşturuyor. Bu arada Baba Kent ve Clark hakkında tartışmalı olarak söylenecek kimilerinin saçma bulduğu çok şey var aslında ama kimsenin spoiler yemesini istemeyiz. Clark' ın pelerini ilk sırtına geçirmesi de aceleye getiriliyor bence. Sanki film seyirciye ''bunları biliyorsunuz zaten'' deyip geçiştiriyor bazı yerleri. Aynı sorun daha doğrusu daha büyüğü geçen sene The Amazing Spider-Man' de de vardı. Bunlar bana kalırsa filmi özensiz ve hafif hale getiren unsurlar. İnsan beyazperdede olanların içine adam akıllı sinmesini ve her şeyi özümsemek istiyor çünkü. Man of Steel' in en büyük eksikliği de bu bence. Synder-Goyer-Nolan üçlüsünün bu konuda daha fazla ince eleyip sık dokumasını beklerdim açıkçası.
Bu arada Superman' in göğsündeki S harfinin mantığa dayandırılmasını gayet hoş buldum. Aynı Batman Begins' teki ''Neden yarasa, Bay Wayne?'' gibi... Başta Superman' nin yeni giysisi ve Kripton gezegenindeki elbiseler olmak kostümler çok başarılı. Filmle ilgili gelen ilk resimlerde ''donsuz bir Superman'' göze biraz garip gelse de bunun artık daha iyi bir fikir olduğu kanısındayım. Efektler beklendiği gibi müthiş. Superman ve Zod' ın bu dünyaya fazla oldukları, final dövüşünde gezegene verdikleri inanılmaz zararla kanıtlanıyor hatta. Bu sahnelerde iki tane gönderme mevcut. Finalde Zod ayağı ile Superman' in üzerine bir tırı itiyordu. O tırın üzerindeki yazıda Lex Lothor' ın şirketinin ismi olan Lexcorp yazıyordu. Acaba ikinci filmin baş düşmanının Lex Luthor olacağının sinyalleri mi verildi? Neden olmasın, o göndermeye bakarak şehirde Lexcorp diye bir şirketin olduğunu ve adından da anlaşıldığı üzere başında Lex Luthor' ın olduğunu söyleyebiliriz. Bu referansı filmi izlerken yakalamıştım ama şimdi bahsedeceğim göndermeyi sonradan başka bir yerde okudum. Bu sahnede binaların duvarlarından birinin üzerinde Keep Calm and Call Batman yazıyormuş. Ama hızlıca geçiyormuş bu sahne o yüzden izlerken durdurup bakmakta yarar var. Bu arada Kara Şövalye üçlemesinde o işlerle ilgilenen ekiple Man of Steel' deki ekip aynı. Batman' in o kadar ekmeğini yedik şuraya da bir referans sıkıştıralım demiş olabilirler. Çünkü Synder, Nolan ya da Goyer ciddi ciddi bir gönderme istese bunu başka bir yolla daha açık şekilde yapabilirlerdi. (Ki ben de böyle birşey bekliyordum filmi izlemeden önce.) Bu referans bayağı belirsiz ve hızlı. Ancak ciddi bir göndermeyse buradan hareketle Batman' in Superman' den önce filmin geçtiği evrende var olduğunu söyleyebiliriz.
Oyunculara göz atarsak Henry Cavill' i yeni Superman olarak çok tuttum. Filmde Clark Kent' in gazeteci kimliğini neredeyse hiç göremesek te bence Christopher Reeve' i geçecek. Russell Crowe ve Kevin Costner fazlasıyla iyiler ve rollerine çok yakışmışlar. Diane Lane ile aralarında kimya iyi tutmuş Costner' ın. Crowe ise bence filmin Superman' den sonra ikinci kahramanı Jor-El olarak efsanevi oyuncu Marlon Brando' nun rolünü unutturuyor. Michael Shannon, Terrence Stamp' in donuk Zod' undan daha iyi bir iş çıkartıyor. ''I will find him!'' diye bağırması hala kulaklarımda. Amy Adams' ı Lois Lane' e nedense fazla yakıştıramadım. Oyuncunun yeteneğinden şüphem yok ancak başka bir aktris daha iyi olurdu sanki. Laurence Fishburne ise beklediğimden daha iyi bir Perry White olmuş. Hans Zimmer imzalı müzikler her zamanki gibi çok başarılı. Daha soundtrack albümündeki bütün parçaları dinleyemesem de müziklerin filmle uyumlu gittiğini söyleyebilirim. Ayrıca filmin sona ermesiyle başlayan modern Superman temasını çok beğendim.
Bakalım bu yeni Superman, önümüzdeki yıllarda gelebilme ihtimali bir hayli yüksek Justice League ile aynı evrende mi geçiyor yoksa Kara Şövalye üçlemesi gibi bağımsız bir yapım mı olacak? Yeni devam filmlerinde başka DC Comics kahramanlarını görebilecek miyiz? En önemlisi karakterin başlangıcının daha önce defalarca anlatılmasından kaynaklı ritm sorunu sadece bu ilk filme mahsus olarak mı kalacak yoksa devam filmlerinde de sürecek mi? Bu soruların cevapları için görünüşe göre daha çok bekleyeceğiz. Ama aynı bu tarz ritm sorununa sahip olan Spidey, The Amazing Spider-Man 2' de bunu yenebilmişse kırmızı pelerinli kahramanımız da bunun icabına bakacaktır belki de...
Yorumlar
Yorum Gönder