Solo Batman Filminde Görmek İstediğimiz 10 Şey!


Çizgi roman tarihine baktığımızda en eski ve en popüler olan iki tane süper kahramanla karşılaşırız. Superman ve Batman... Bu karakterler, 75 yıldan fazla süredir çizgi roman sayfalarında maceradan maceraya atılıp popülerliklerini arttırarak günümüze kadar geldiler. Onların varlığı ve başarısı şu sıralar sevdiğimiz, takip ettiğimiz, sinemalarda gişe kuyruğuna girdiğimiz, uğruna paralar harcadığımız pek çok süper kahramanın yaratılmasına vesile oldu. Çizgi roman kültürünün bu kadar gelişmesini yine onlara borçluyuz. Çelik Adam ve Kara Şövalye'nin çizgi roman sayfalarında yaptığı bu öncülük, aynı şekilde süper kahraman filmlerinde de kendini gösteriyor. 40'lı yıllarda çekilen serial'lar, 50'li - 60'lı yıllarda yapılan TV dizileri ve modern süper kahraman sineması tarihinin orijini olarak saydığımız 1978 yapımı Superman filminden başlayarak DCEU'ya kadar uzanan oldukça geniş bir filmler zinciri söz konusu. Yapılan bu işlerde Batman'in şansının Superman'e göre daha yaver gittiği bir gerçek. Tim Burton'ın dünyada Batmania akımını zirveye çıkaran Batman filmleri ve Christopher Nolan'ın artık "en iyi filmler listeleri"nin müdavimi haline gelen Kara Şövalye üçlemesi karakterin sinemasal değerini hiç olmadığı kadar arttırdı. Hal böyle olunca, eğer spesifik olarak bir karakterin hayranı değilseniz solo Batman filminin verdiği heyecan diğer yapımlardan doğal olarak farklı oluyor. Çizgi roman severlerin yanı sıra genel sinema izleyicisi üzerindeki etkisi de diğer karakterlere nazaran güçlü bir hale geliyor böylece.

Peki Ben Affleck'in şu sıralar Geoff Johns ile senaryosunu yazmakta olduğu, 2017 ilkbaharında çekimleri başlayacağı söylenen Batman filminde neler görmek istiyoruz? Filmin konusuyla ilgili hiçbir resmi bilgi şuan mevcut değil. Bu sebeple yazının buradan sonrası bir istek listesi mahiyetinde olacak. Peçeteleri ve tükenmez kalemleri hazırlayın efendim!

1- Doğru kötü adam ve iyi bir oyuncu:



Yukarıda Batman'in popülerliğinden bahsetmiştim. İşte karakterimizin düşmanları içinde benzer şeyler geçerli. Joker, Penguin, Riddler, Two-Face, Poison Ivy, Catwoman, Mr. Freeze ve dahası. Hepsi birbirinden arızalı, obsesif, çılgın ve ilgi çekici. Ancak daha önceki yıllarda çekilen Batman filmleri en bilinen kötü adamlar listesini bayağı bir kullandı. Bilhassa bazıları Nolan tarafından olabilecek en gerçekçi şekilde günümüze adapte edildiler. Ek olarak Gotham dizisinde yazarların durup durup üzerimize villain attığı bir zamandayız. Tüm bunlar göz önüne alındığında hem popüler hem sinematik kabiliyete sahip hem de daha önce beyaz perdede kullanılmamış bir düşman bulmak zor. Bu sebeple Deathstroke kağıt üzerinde şu an için doğru bir tercih gibi duruyor. Kaldı ki, Ben Affleck'in Batman'i önce hiç bir Batman'in yapmadığı kadar iyi ve sert dövüşüyor. Deathstroke bu açıdan da sağlam bir rakip olacaktır. Ama hadi şunu kabul edelim. Bir Batman filminin asıl kötü adamını Joe Manganiello gibi bir oyuncu mu oynayacak? İnsan yakışıklılıktan çok, sağlam oyunculuğa sahip olan birisini bekliyor açıkçası. Üstelik Manganiello, şimdiye kadar çekilen hangi Batman filmine bakarsanız bakın yıldızlar geçidi gibi olan kötü adam kontenjanına pek yakışan bir isim değil. Eh madem Deathstroke'u bu şekilde izleyeceğiz, onun yanında kas gücünden daha farklı meziyetleri olan bir düşmanı gerçekten kaliteli bir oyuncuyla görmek harika olabilir.


2- Dedektiflik öyküsü:


Batman... Nam-ı diğer "Dünyanın En Büyük Dedektifi"... Şimdiye kadar kaç tane unutulmaz Batman uyarlaması izlediysek hepsinde de karakterimizin dedektiflik özelliklerini ya hiç görmedik ya da öyküde çok geri planda kaldılar. Bu durumun değişme vakti geldi de geçiyor. Dileğimiz Ben Affleck'in bu durumu bir avantaja çevirmesi. Çünkü daha önce beyaz perdede şahit olma şerefine erişemediğimiz bu yetenekler özgün bir şeyler yapabilmek adına bir köşede koz olarak duruyor. Ayrıca bu yeni Batman'in vurduyu kırdıyı ne kadar çok sevdiğini biliyoruz. İşte öyle bir yapımda Sherlock Holmes'ünkilere bile taş çıkartan çıkarım yetenekleri senaryoya hoş bir denge getirebilir. Kahramanımız bir yandan Deathstroke'la kıran kırana mücadele ederken bir yandan da zihnini kullanarak istediklerine ulaşırsa tarihin en iyi Batman karakteri uyarlamasını görebiliriz. (Hayır, öldürmek yok Brucie!)


3- Özgün bir hikaye:
Herhalde hiç kimse bütün hikayeyi bildiği veya senaryonun sonunu tahmin ettiği bir film izlemek istemez. Uyarlama yapımların en büyük sorumluluğu öyküye ilk defa tanık olan seyircileri mutlu etmek olduğu gibi hikayeyi zaten bilen izleyici de avucunun içinde tutmaktır. Bu noktada bir Batman çizgi romanını alıp birebir senaryolaştırmak büyük bir hayal kırıklığına yol açabilir. Zira o hikayeler çizgi roman sanatı içinde bu denli çarpıcıdır. Sayfaların ve panellerin kurgusuyla sinemada sahnelerin kurgusu birbirini her zaman tutmaz. DC Universe Animated Original Movies'in de ısrarla yaptığı bu işin ne kadar başarılı olduğu ortada. İsimde orijinal diyor ama filmlerde dişe dokunur özgünlük olmadığı gibi, uyarlanan efsanevi öyküler de zarar görebiliyor. Bkz. Killing Joke. Birebir kopya çekmek yerine yepyeni maceralara yelken açmak, çizgi roman okuyucularını mutlu etmek içinse irili ufaklı referanslara yer vermek bence en iyi formül. Bruce Timm ve Paul Dini'nin efsanevi DC Animated Universe'ünde harika şeyler izlemiştik. Bu yoldan devam! Eh zaten Ben Affleck'in özgün bir hikaye yazmaya çalıştığını da biliyoruz. Bu isteğimiz gerçek olacak gibi.


4- Karanlık bir Batman:




Şu noktada hepimiz hemfikirizdir diye tahmin ediyorum. Batman, karanlık bir karakterdir. Zaten Kara Şövalye'nin en iyi hikayeleri karanlıktır. Ne zaman bunu değiştirmeye kalktılarsa bilhassa beyazperdede o maceralar tökezledi. En basitinden Joel Schumacher'in Batman & Robin'i yaparken Bruce Wayne'i "Annesiyle babası sekiz yaşındayken öldürülmüş 36 yaşında bir arkadaşımız olsa ve hala bu acıyla ortalıkta dolaşıp sızlansaydı ne yapardık? Sanırım ona ‘Hadi, kabullen artık ve yaşamına devam et’ derdik" şeklinde tasvir edip karakteri maskeli bir playboy'a çevirdiğini unutmak mümkün değil. Batman'i Batman yapan şeyin karanlık ve korkunç ögeler olduğu ortada. Bunu daha fazla kurcalamanın da bir anlamı yok bence. Ancak DC Films'de bitirici kararları alan kimselerin Batman v Superman'e yapılan olumsuz eleştirilerden sadece "çok karanlık" kısmını dikkate alması beni endişelendiriyor. Filmin en başarılı yanlarından bir tanesi The Dark Knight Rises'ın Bruce Wayne formülünü daha uç seviyeye taşıyarak oldukça depresif bir karakterizasyon ortaya koymasıydı. Bundan böyle Batman'in tonunun bir tık da olsa açılacağı kesin gibi. Justice League'te Ben Affleck'in sorumlu yapımcı olduğunu biliyoruz. O filmle ne tarz bir Batman izleyeceğimiz daha net anlaşılabilir.


5- Bruce'un iş yaşamı ve Wayne Enterprises:



İyi bir Batman filmi, gündüzleri zengin iş adamı olarak gözüken ancak geceleri maskeli adalet savaşçısına dönüşen bir adamın karakterindeki dengeyi tutturmalıdır. İşin sadece tek tarafına odaklanıldığı harika öyküler de mevcut ancak Bruce'un hayatını kapsamlı bir şekilde sinemada görmek her zaman büyük bir zevk. Bruce'un iş adamı kişiliği ne yazık ki beyazperdede fazla yer bulmadı. Batman Returns'te Max Shreck'le yaptığı kısa bir toplantı ve Batman Forever'da Edward Nygma ile tanıştığı sahne dışında Bruce'u pek işinin başında göremedik. Bu maddedeki bir başka husus ise şu. Christopher Nolan, çektiği Batman üçlemesinde Wayne Enterprises'ı filmlerinin önemli noktalarına yerleştirmişti hep. Üç filmde de Bruce Wayne'in baba yadigarı şirketinin bir işlevi vardı. Yeni filmde de bunu görmek hiç fena olmaz. 


6- Wayne Malikanesi:


Dikkat ettiniz mi bilmiyorum ama Bruce'u, Batman Begins'ten bu yana Wayne Malikanesi'nde doğru düzgün bir hayat sürerken izleyemedik. Batman Begins'in sonunda Ra's Al Ghul her yeri yakıp küle çevirdi. Bu sebeple The Dark Knight'ta Bruce sadık uşağı Alfred ile lüks bir çatı katı dairesinde kalıyordu. The Dark Knight Rises'ta ise malikaneyi yeniden inşa edilmiş halde bulduk ama bu sefer depresyon içerisindeki Bruce bütün odaları tozlanmaya terk etmişti ve evin sadece çok küçük bir bölümünü kullanıyordu. Batman v Superman'de Wayne Malikanesi'nin içini bile göremedik. Dışarıdan her tarafı yosun bağlamıştı. Affleck bizi Wayne Manor'a götür!


7- Çizgi romandaki gibi bir Batcave:




Bu istek biraz lüks kaçabilir ama söylemeden edemeyeceğim. Batman v Superman'in prodüksiyon tasarımcısı Patrick Tatopoulos'ın yaptığı Batcave gerçekten de yıllardan beri görmek istediğimiz Yarasa Mağarası mı? Sadece soruyorum. Sormakla kalmayıp yanıt da vereceğim. DEĞİL! Yahu, zaten Batman & Robin'den bu yana dolu dolu tam teçhizatlı hayallerimizdeki gibi bir Batcave görememişiz, mekanı olabildiğince basık yapmanın ne anlamı var? Tatopoulos filmin yapım belgeselinde mağarada bütün zeminlerin tavandan halatlarla sarkıtıldığını ve ortama yarasa-vari bir mimari hava katmak istediğini söylüyordu. Bu açıdan fikir kulağa orijinal geliyor ancak insan 20 yıldır Batman'lik yapan Bruce'un mağarasını daha çizgi romanlardakine yakın bekliyor. Nolan'ın filmlerinde hikayelerin anlattığı zaman dilimleri gereği çizgi romandaki gibi bir Batcave görmek saçma olurdu belki ama yeni Batman'in mağarasında Bruce'ün suçla olan geçmişine dair bir çok anı görsek hiç fena olmazdı. Merdiven altına üstü boyalı bir Robin kostümü sıkıştırmak bence yeterli olmamalı. Dev boyutlu bozuk para ya da T-Rex gibi şeyler beklemesem de Affleck'in yeni filminde bu konuda bir atılım bekliyorum. Hiç değilse eski kostümlerin sıralandığı bir bölme harika olabilir.


8- Yeni araçlar ve aletler:


Batman deyince akla en çok gelen şeylerden bir tanesi de kullandığı araç ve gereçlerdir. Batman v Superman bu açıdan oldukça doyurucu bir filmdi. Patrick Tatopoulos'un dizayn ettiği Batmobile çok sevildi. Daha önceki filmlerde alışık olduğumuz yarasa temalı Batmobile fikrine geri dönüldü ama Nolan'ın filmlerinde izlediğimiz Tumbler'la öne çıkan gerçekçi hava da korundu. Bence ortaya oldukça dengeli ve başarılı bir iş çıktı. Batwing için de öyle. Zack Snyder'ın direktifiyle başta Grappling Gun olmak üzere Batman'in kullandığı aletlere tahta eklemeler yapılarak organik bir hava verildi. Yeni filmimizde de bu konuda çeşit çeşit sürprizler bekliyoruz. Elektrikli Batarang, Remote Control Batarang, Batnapalm, Double Grappling Gun en çok görmeyi istediğimiz aletler arasında. (Shark-Repellent'ı özleyen var mı?) Tüm bunların yanında Batmobile'in görmediğimiz özelliklerinin mevcut olduğunu Tatopoulos açıklamıştı. Filmimizde bu muhteşem aracın yeni marifetlerini görebiliriz. Bunun yanında Batski ya da Batboat tarzı bir deniz aracı görmeyeli çok uzun zaman olmadı mı artık?


9- Bat-Family:



Deneyimli ve orta yaşlı bir Batman izlemenin en keyifli yanlarından bir tanesi hikayenin kronolojik olarak Bat-Family'e oldukça müsait olması. Yalnız, şöyle bir gerçek var ki Batman filmlerinde karakterimizin yanında savaşan sidekick'ler arttıkça filmlerin başarı oranı da o derece düştü. Batman Forever'da Robin gelmesiyle tökezleyen seri, Batman & Robin'deki Batgirl hamlesiyle dibi gördü. Bu sebeple eğer böyle bir iş yapılacaksa, daha sağlam adımlar atılmasını temenni ediyoruz. Ben Affleck'in Batman'ini kendi başına izlemek inanılmaz keyifli olabilir yine de Nightwing, Red Robin, Batgirl, Batwoman ve Jason Todd'u yan yana görmek düşüncesi bile tüyleri diken diken ediyor. 


10- Kaliteli müzikler:
Eğer ortada bir Batman filmi varsa, müzikler de bir o kadar önemlidir. Kara Şövalye'nin bu konuda şansı hem sinemada, hem televizyonda, hem de oyunlarda hep yaver gitti. Ve bu ilelebet devam etmeli! Danny Elfman'ın karakteristik Batman müzikleri kadar detaylı bir beklentimiz olmasa da yeni gelecek bestecinin bir başka güzel insan Hans Zimmer'ı aratmamasını umuyoruz. Bilindiği üzere Zimmer artık yaratıcılık konusunda zorlandığını öne sürerek süper kahraman filmlerinden emekli olduğunu açıklamıştı. Michael Holkenborg nam-ı diğer Junkie XL ile hazırladıkları Batman v Superman soundtrack albümü tek kelimeyle müthişti. Justice League'de Junkie XL bu yükü kendi başına taşıyacak. Bakalım kendisi solo Batman filminde görev alacak mı yoksa başka bir besteciyle mi anlaşılacak? 

BONUS: Warner Bros., Burton/Schumacher'in Batman serisinde dönemin ünlü sanatçılarına filmler için şarkı besteletiyordu. 90'lı yıllarda Batmania'nın dünyaya yayılmasıyla birlikte Michael Jackson (The Riddler'ı oynamak istedi. Stüdyo reddetti.) dahil pek çok müzisyen de bu popülerlikten faydalanmak istedi. Prince, Siouxsie and the Banshees, U2, Seal, The Smashing Pumpkins, R.Kelly gibi sanatçılar Batman filmleri için şarkılar yazıp söyledi. 2000'lerin ilk yıllarında Batman'e olan ilgi azalmaya başlasa da popülerlik Nolan'ın filmleriyle yeniden zirveye çıktı. Kim bilir, Warner Bros. bir kez daha aynı hamleye başvurabilir ve Suicide Squad'ta yaptıkları gibi günümüzün başarılı sanatçılarına şarkı yaptırılabilir.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bu "The Batman" Bir Başka

Bir Sherlock Holmes İncelemesi

Mission: Impossible III (2006)