Batman: The Killing Joke (2016) Eleştirisi
Çizgi filmlerin altın çağı olarak niteleyebileceğimiz 90'lı yıllardan itibaren DC Comics çizgi filmlerini üç ayrı bölüme ayırmak mümkün. 1992'de efsanevi Batman: The Animated Series ile başlayıp ve 2006'da Justice League Unlimited'ın finaline kadar uzanan Timmverse. 2007 yapımı Superman: Doomsday ile birlikte direkt olarak çizgi roman uyarlamalarının yapıldığı ikinci bölüm. Ve son olarak 2013'te Justice League Flashpoint Paradox ile start alan, halen devam etmekte olan DC Animasyon Evreni'nin kurulduğu üçüncü bölüm. DC çizgi filmlerinin en başarılı olduğu dönem Bruce Timm, Paul Dini ve Alan Burnett gibi isimlerin başını çektiği ilk dönemdi kuşkusuz. Harika hikayelerin çıktığı, muhteşem karakterlerin yaratıldığı ve hali hazırda bulunan karakterlere son derece başarılı, duygusal arka planların verildiği, hem yetişkinlere hem de çocuklara hitap edilen bir zamandı. Bu yüzden o döneme ait yapımları kıyısından köşesinden yakaladıysanız bile Bruce Timm adını görünce heyecanlanmamanız mümkün değil. Aynı geçen yıl San Diego Comic-Con'da Timm'in bir Killing Joke uyarlaması yapacağını öğrendiğimizde heyecanlanmamamızın mümkün olmadığı gibi...
Kendi adıma DC'nin son dönem çizgi filmlerini hiç beğenmiyorum. Flashpoint Paradox'tan beri patır patır dökülüyorlar. Evet, bir animasyon evreni fikri kulağa bayağı hoş geliyor ama şu aralar izlenilir bir iş ortaya çıkmıyor. En basitinden o eski ruh yok. Ekranda bir şeyler patlıyor, birileri uçup kaçıyor ve film sona eriyor. Ve en kötüsü, her şey o cam ekranın arkasında kalıyor. İzleyiciye geçen hiç bir şey yok. Bu can sıkıcı durum söz konusuyken Bruce Timm'in yapımcı koltuğunda oturduğu Killing Joke uyarlaması, şu kalitesiz çizgi filmlerin ardı arkasının kesilmediği bir dönemde izleyiciye o özlediği lezzeti sunmaya uygun bir adaydı bence. Gerek çizim kalitesi, gerek Alan Moore'un ölümsüz hikayesinin yeniden ele alınış biçimiyle eski mutlu günleri hem yad edebilir hem de bu güzel öykünün tadına bir kere daha varabilirdik.
Peki evdeki hesap çarşıya uydu mu? Bir bakalım...
(Buradan sonrası düşük şiddette spoiler içermektedir.)
(Buradan sonrası düşük şiddette spoiler içermektedir.)
Batman: The Killing Joke, en başta açıkladığım üzere başarılı ve sevilen çizgi romanların oldukça sadık bir şekilde uyarlandığı ikinci grup DC Comics animasyonlarının bir üyesi gibi. O döneme ait çizgi filmlerde çizimler aynı kaynak eserdeki gibi kullanılıyor, senaryoda bilindik hikayenin dışına pek çıkılmıyordu. Killing Joke, belli ki anlattığı öykünün kısalığı sebebiyle süreyi doldurmak amacıyla özgün bir şeylere de yer vermek istemiş. Bunu da çizgi romanda Joker tarafından trajik bir şekilde sakat bırakılan Batgirl'e arka plan vererek yapmış. Brian Azzarello'nun senaryosunun temel sıkıntısı ise hikayenin özgün kısımlarıyla bilindik kısımlarının birbirine hiç temas etmemesi. Yeni sahneler filmin bütününe bakıldığında bir şey ifade etmiyor. Başlarda sanki Batman ve Batgirl'ün başrolde olduğu bir çizgi dizi bölümü seyrediyor gibiyiz. Hikayenin Batman ve Batgirl arasındaki ilişkiyi anlatırken freni patlamış bir kamyon misali nerede duracağını bilememesi de büyük bir problem. Ancak şunu eklemem gerekir ki o malum sahneyi ve onla alakalı diğer bir kaç yeri atarsak, filmin bu kısmını da Killing Joke dışında başka bir macera olarak değerlendirirsek (Çok mu şey istedim?) ortaya The New Batman Adventures tadında bir macera çıkmış. Batman ve Batgirl'lü hikayeleri hep sevmişimdir ve bu bölümü Batman, Batgirl'in arzularına karşılık verene kadar da keyifle izledim açıkçası. Oradan sonra ise tadım kaçtı tabii. Bay İrade olarak bildiğimiz ve bağrımıza bastığımız bir kahramanın yanında barındırdığı çırağa yaptığı bu hamle hiç olmadı.
Çizgi roman dünyasında 100 Bullets, Joker, Flashpoint: Batman Knight of Vengeance, New 52 Wonder Woman ve Before Watchmen: Comedian/Rorschach gibi işlerle adından söz ettiren Eisner ödüllü Azzarello'nun Killing Joke'u anlatmaya başladığı andan itibaren ise film tamamen "ikinci dönem DC çizgi filmleri"nden birisi oluyor. Aynı hikaye aynı senaryoya, aynı paneller aynı sahnelere dönüşüyor böylece. Eğer bir uyarlama yapılıyorsa o uyarlamanın bir farkı olmalı. Birebir aynı malzemeyi seyirciye sunmanın pek bir anlamı yok. İyi bir uyarlamanın, yaratmak istediği özgünlüğü uyarladığı hikayenin içinde yakalayabilmesi o senaryonun başarısını gösterir diye düşünüyorum. Bu sebeple DC'nin kendi eserlerinden birebir uyarladığı tüm çizgi filmlere karşı biraz mesafeliyimdir. Batgirl'e arka plan verilme hamlesini doğru buluyorum ama yukarıda belirttiğim üzere bunun yapılış şekli yanlış olmuş. Bu noktada daha önce bir film senaryosu bulunmayan Brian Azzarello'ya bütün senaryonun emanet edilmesi tartışılabilir. Azzarello, 2008 yapımı Batman: Gotham Knight'ın "Working Through Pain" isimli bölümünde güzel bir iş çıkarmıştı ama o da sadece altı hikayelik bir filmin 15 dakikalık bir öyküsüydü.
Batman: The Killing Joke'un en sevdiğim yanı ise çizimleri oldu. Brian Bolland'ın orijinal çizimlerine oldukça sadık kalınmış. Bruce Timm'in The New Batman Adventures'takine benzer harika karakter dizaynları da kendini belli ediyor. Son DC çizgi filmlerinde hafiften animeye kayan ve artık iç bayan çizimlerden sonra Killing Joke bu açıdan çok iyi geldi. Bilhassa hareketli sahneler çok gerçekçi ve hiç sıkmıyor. Live-action bir film izliyormuşçasına izleyiciyi sahneye bağlıyor. Bu arada filmde bolca gördüğümüz Brian Bolland ve Bruce Timm tarzı karışımı Batmobile'e bayıldım. Seslendirme ise olabilecek en iyi şekilde olmuş. Kevin Conroy harika, Mark Hamill harika, Tara Strong harika... Özellikle Killing Joke'un unutulmaz finalindeki diyaloğu Conroy ve Hamill'den dinlemek çok güzel.
Sonuç olarak, Batman: The Killing Joke (Öldüren Şaka) derli toplu bir hikaye anlatmıyor ama özgün bölümünü ve uyarlama olan bölümünü ayrı olarak değerlendirebilirseniz zaman zaman keyif alabileceğiniz bir yapım olmuş. Son dönem DC Comics çizgi filmleri gibi ruhsuz da değil. Ancak fazla beklentiye girmemekte yarar var.
Yorumlar
Yorum Gönder