Abartılan Bir Batman Hikayesi: HUSH


Eğer hayatınızda biraz çizgi romanlarla haşır neşir olmuşsanız mutlaka Batman: HUSH'ın adını duymuşsunuzdur. Zira kendisi en popüler DC Comics çizgi romanları arasında gösterilen 12 sayılık (Batman #608-619) bir hikayedir. En iyi Batman maceraları listelerinde de adını sıklıkla görebilirsiniz. Bununla birlikte kağıt üzerinde son derece güçlü duran yazar ve çizeriyle insanı ilk etapta heyecanlandıran bir iştir kendisi. Sonuçta burada Batman: The Long Halloween, Batman: Dark Victory, Superman For All Seasons gibi başarılı işlerin yazarı dört Eisner ödüllü Jeph Loeb ve şu sıralar DC Entertainment'ın Co-Publisher'ı gibi bir konumda bulunan Eisner ödüllü bir çizgi roman starı Jim Lee var. Peki o zaman HUSH'ın ne gibi bir problemi olabilir ki? İşte şimdi bunu biraz kurcalayacağız.

Spoiler içermektedir...

Eserin böylesi bir popülerliğe sahip olmasının kuşkusuz en büyük sebebi Kara Şövalye'nin bütün büyük düşmanlarının hikayede boy göstermesi. Suçun palyaço prensi Joker'den Poison Ivy'e, Catwoman'dan, Scarecrow'a kadar uzanan uzun bir kötü adam listesi var karşımızda. Hepsi de teker teker Batman'i indirmenin peşinde. Buraya kadar her şey kulağa hoş geliyor değil mi? Teoride bence öyle ama pratikte işler sarpa sarıyor. Öncelikle bu kadar kötüyü tek bir hikayede toplamak çok iddialı bir iş. Altından kalkması oldukça güç bir risk. Her bir kötü karakterin özelliklerini birbirlerinden ayırt etmek şart. Ne de olsa kimi açılardan benzeşen kötüler söz konusu. Loeb'in hikayesinin bu farklılığı yeterli düzeyde yakaladığını söylemek gerek ancak kimi karakterlerin hikayeye zorlama bir şekilde sokuşturulduğu da bir gerçek. Elde bu kadar çok ve önemli villain olunca her birinin motivasyonu ayrı bir öneme sahip oluyor. Ancak öykünün yaptığı şey genel çerçevede bunları Hush ve The Riddler'ın planladığı intikam oyununa dayandırıp gerekli özeni göstermemek. Bütün motivasyonlar bol konuşmalı tek bir sayfada açıklanıyor. Loeb, 12 sayı boyunca kötülüklerin nedenlerini son sayıya kadar saklayarak heyecanı ayakta tutmak istemiş belli ki ama kendini görece zeki sanan abartılı bir diyalogda okuyucuya sunduğu sonuç yetersiz. Hepsinin de Batman'i alt etmek için bu oyunun bir parçası olması 1966'daki absürd dizide karşınıza çıkabilecek bir hamle. Tüm bunların yanında Ivy'nin Catwoman'dan hoşlanmadığı için bu işe girmesi ya da Joker'in Jason Todd'un planın bir parçası olduğunu öğrenip iplerin başkasında olduğu bir bilmeceye balıklama dalması gibi üzerinde pek iyi düşünülmemiş garip motivasyonlar mevcut. 


Hikayenin ana kötüleri Hush ve The Riddler'ın tüm bu oyuna sebebiyet vermelerinin nedeni ise daha beter. Bu noktada Hush'a ayrı bir parantez açmak gerekiyor. Kendi adıma Bruce Wayne'e ileride kötüye dönüşecek bir arkadaş verme numarasını çok ucuz buluyorum. Artık şu adama doğru, dürüst, irade seviyesi yüksek bir dost verin. Scott Snyder'ın The Court of Owls'ta yarattığı dost görünümlü düşman Lincoln March hamlesi bu geleneğin son örneklerinden birisiydi mesela. Ama öykümüzdeki ana sorun Hush'ın Bruce'un kadim dostu Tommy Elliot çıkması değil, her şeyin Tommy'nin çocuk yaştaki para hırsına bağlanması. Sırf mal mülk miras kalsın diye annesini ve babasını öldürmek isteyen bir çocuk ne kadar ciddiye alınabilinir ki? Hikayenin bunu açamaması ve inandırıcı kılamaması eser adına çok büyük bir eksi. Aynı şekilde The Riddler'ın ölümcül bir hastalığa yakalanması üzerine Lazarus çukurundan faydalandıktan sonra yaşadığı intikam ve aç gözlülük hissinin motivasyon olarak kullanılması bir başka can sıkıcı nokta. 

Batman: HUSH'ın bir diğer sorunu ise ikide bir yüzyılın hikayesi olmaya çalışması. Eser üzerinde net olarak hissedebildimiz tüm o iddialı olma çabası, daha önce kimselerin yaşamadığı bir deneyimi okuyucuya sunmak için yazarın öyküyü son derece zorlama mevzulara çekmesine yol açıyor. Bunu Scott Snyder'ın yazdığı Batman eventlerinde de çok hissediyorum ben. Saçma sapan retconlarla veya karakter ilişkileriyle sansasyon yaratmaya çalışmak yerine biraz daha mütevazi olan eli yüzü düzgün hikayeler yazılsa daha mutlu olacağız halbuki. Daha önceleri erken dönem Batman maceraları yazan Jeph Loeb, HUSH'ı yazarken kronolojik olarak Batman'in olgun dönemlerinde olmasına bence kafayı fazlaca takmış. Bu görmüş geçirmişlik olayını Catwoman yoluyla da ileri götürmek istemiş hatta. Evet, Batman ve Catwoman arasındaki romantizm belli bir ölçüde kabul edilebilir ama burada dozu kaçırılmış. Veya 7. bölümde (Batman #614) Batman'in Joker'i öldürmeye bu kadar yaklaşması yine böyle bir sorun. Loeb, yarasanın Joker'in yaptıklarından artık bıkıp usandığını göstermeye çalışmış. E biz bunun en iyi örneğini The Killing Joke'ta görmüştük zaten. Orada ince ve derin bir anlatımla bu iki ölümsüz karakter arasındaki çatışma (ya da ilişki) yeni bir seviyeye çekilmişti. Burada ise o derinlikten eser yok. Batman bir anda kontrolünü kaybedip Joker'in üstüne çullanıyor. Bruce'un motivasyonu A Death in the Family ve The Killing Joke'a dayandırılmaya çalışılıyor. Bunun haricinde cildin 9. sayısındaki (Batman #616) Ra's Al Ghul dövüşü o kadar anlamsız ki hikayeye durduk yere gürültü patırtı sokulmak istenmiş. Ne de olsa içinde Batman vs. Ra's düellosu bulunan bir sayının cazibesi her daim okuyucu çeker. 


Jim Lee'nin detaylı çizimleri çok başarılı. Bilhassa karakterler üzerinde ortaya çıkardığı iş sanki iyi bir çizgi film izlediğinizi hissetmenize yol açıyor. Her birinin klasik ve popüler olan kostüm dizaynlarına mümkün olduğunca sadık kalınmış. Flashback panellerindeki çizimler ise ayrı bir övgüyü hak ediyor. Bruce ve Tommy'nin Metropolis'te Alan Scott'la karşılaştığı sayfalar favorim. Eski karakter kostümlerinin de bu geçmişi anlatan kısımlarda güzelce resmedildiğini belirtmek gerek. Batman'in siyah yarasa sembollü kostümünü gördüğümüz maceralarda sarı logolu kostümüne de yer verilmesi benim için her zaman hoş bir detay. Karakterimizin ünlü maceralarına selamlar gönderen paneller de cabası.

Toparlarsak, Batman: HUSH okuyucunun gözüne hoş gelebilecek sayfalar sunan ancak hikayesi haddinden fazla iddia taşıyan ve genel anlamda bu yükün altında ezilen bir eser. Bu kadar çok Batman karakterini bünyesinde barındırmasından ve Kara Şövalye'nin çizgi roman geçmişini genel hatlarıyla okuyucuya bir arada sunmasından ötürü ilk defa Batman okuyacaklar için evreni ve karakterleri tanımak adına yararlı bir eser olabilir. Ancak gerçekten iyi bir öykünün peşindeyseniz potansiyelinin altında kalan bir hayal kırıklığı olduğunu söylemeliyim.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bu "The Batman" Bir Başka

Bir Sherlock Holmes İncelemesi

Mission: Impossible III (2006)