Modern Seride 007 ve SKYFALL Eleştirisi

007 Yarbay James Bond - Daniel Craig
        1962' te Dr. No filmiyle sinema en ünlü ajanına yani James Bond' una kavuştu. Her ne kadar o zaman bu tahmin edilemese bile. Bu 50 sene içinde klasik seride yirmi, modern seride Skyfall ile birlikte üç film izledik. İki tane de klasik seriden bağımsız yapım izledik. (67 yapımı Casino Royale ile 83 yapımı Never Say Never Again). Bu eleştiride çok sevdiğim klasik seriden ziyade modern seriden söz edeceğim. 2006 yapımı Casino Royale' de Daniel Craig' i ilk defa Bond rolünde izlemiştik hatırlarsanız. O zamanlar Craig' i Bond rolüne pek yakıştıramamıştım doğrusu. Hatta bu KGB ajanı kılıklı adamdan Bond mu olur bile demiştim. Craig' in adı Bond olarak ilk duyurulduğunda her yerde "ilk sarışın Bond" yazdı, hiç unutmuyorum. (Hala öyle diyenler var) Oysa Craig ilk sarışın Bond değildi. 70' ler ve 80'lerde yedi defa bu rolü canlandıran Roger Moore' du bu etiketin asıl sahibi. Casino Royale, evet, güzel bir filmdi ama bana kalırsa çok abartıldı. Bunu sıkı bir Bond hayranı olarak diyorum hemde. Filmi ilk izlediğimde kumar sahnelerinin uzunluğunun beni sıktığını hatırlıyorum mesela. Ayrıca klasik seride gördüğüm Bond' un Casino Royale' de en baştan ele alınması fikri de biraz antipatik gelmişti bana. Filmde yeni 007 olan Bond' u fazlasıyla sert, sinirli ve de aksi bulmuştum. Özellikle M ile durmadan didişmeleri hoşuma gitmemişti. Roger Moore' un salon adamı misali Bond' undan eser yoktu artık. Bond eskisi kadar eğlenceli değildi. Bond' da hissettiğim bu aşırı ciddiyet havası beni pek memnun etmemişti o zaman. Bir kaç sene sonra Casino Royale' i birkez daha izlediğimde filmi daha iyi buldum. Bond' un bu yeni halini artık yadırgamıyordum.
     
Skyfall' ın tönetmeni Sam Mendes
        İki sene sonra Quantum of Solace' ı çektiler. Kısacası o filme ''bir Bond filmi'' demek bin şahit ister. Rollerin isimlerini değiştirdiğimiz zaman sıradan bir aksiyondan farkı kalmıyor Quantum of Solace' ın. Filmde ''Adım Bond. James Bond.'' repliği bile yok. Çekilmek için çekilmiş bir Bond filmi diyesim geliyor hatta. Casino Royale' de yarım kalan öykünün devamını izliyoruz o vasat ötesine geçemeyen filmde. Ama Craig' in Bond' una alışıyordum. İzlerken beni rahatsız etmiyordu. Filmden belli bir süre sonra filmi yapımcısı MGM şirketi battığını duyurdu. (Bu batışın Bond' la alakası yok ama. İki filmin de gişesi yapımcıları memnun etmişti.) Şirket batınca da 23. Bond filmi projesi rafa kaldırıldı. Ben uzun yıllar Bond izleyemeyeceğiz diye hüzünlenirken MGM satın alındı ve tabir-i caizse dirildi. Proje hızlı bir biçimde gündeme oturdu. Yönetmen belirlendi birden: Sam Mendes. İlk filmi olan American Beauty ile Akademi Ödülü kazanan Mendes' in adının açıklandığını ilk duyduğumda oldukça sevinmiştim yapım şirketi artık işi daha fazla ciddiye alıyor diye. Oyuncu kadrosu belirlenmeye başladığında filmle ilgili heyecanlanmaya ve de ümitlenmeye başladım. Kötü adamı Oscar' lı, çok yetenekli oyuncu Javier Bardem canlandıracaktı. Yan rollerde Harry Potter' ın Voldemort' u Ralph Fiennes' ı, genç oyuncu Ben Whishaw' ı (Koku' dan hatırlayabilirsiniz) görecektik. Albert Finney ve Helen McCrory (yine HP' de Narcissa Malfoy' du) de cabası... Stüdyo bu sefer işi gerçekten ciddiye alıyordu. Karayip Korsanları' nın Tia Dalma' sı Naomie Harris de kadrodaydı ayrıca. Daniel Craig ve de Judi Dench rollerine geri dönüyorlardı. Hedef belliydi. Bond' un sinemadaki 50. yılına film yetiştirilecekti. Ve filmin adı açıklandı: SKYFALL.
     
Silva - Javier Bardem
        Artık yeni film için beklentilerim vardı. Daha önce hiçbir Bond filmini bu kadar beklememiştim. Geçen zamanda Daniel Craig' e de, Bond' una da alışmıştım. Afişler ve fragmanlar geldi. Sinemanın en büyük ajanının 50. yıl özel kolleksiyon Dvd ve de Blu-ray reklamları piyasaya sürüldü. Bond' un yenilenmiş tema müziğinin (özellikle bazı yerlerde koronun girdiği bölümler enfes) kullanıldığı bu reklamlar ve fragmanlar beklentimi daha da arttırdı benim. Ve filmin Londra galası yapıldı. Önceki filmler için ünlü sanatçılar tarafından bestelenen şarkılar eşliğinde film ekibi kırmızı halıda boy gösterip imza dağıttılar. Harika ve de etkileyici bir galaydı. Ralph Fiennes' ın galada yaptığı espri muhteşemdi. (Muhabir her tarafın hayranlarla dolu olduğundan gerçekten büyük bir gala olduğundan falan bahsetti Fiennes' a. Fiennes' in verdiği cevap şuydu: Harry Potter' ınkiler daha kalabalıktı.) Ayrıca artık Bond ile özdeşleşmiş olan 64 model Aston Martin de galadaydı. Oyuncular ve yapım ekibi en sevdikleri ve ilk izledikleri Bond filmlerini söylediler. Evet, artık lafı daha fazla uzatmadan Skyfall eleştirisine geçelim...
     
        Skyfall çoğu Bond filmi gibi oldukça hareketli başlıyor. Aksiyon sahneleri kendini zevkle izlettiriyor. Binaların üzerindeki motorlu kovalamaca sahnesi çok görkemli. Tren sahnesi de enfes. Kısacası Türkiye' de geçen sahneler çok başarılı. Film seyirciyi en başından son ana kadar eline alıp hiç bırakmıyor adeta. Quantum of Solace gibi değil yani. Tam bir Bond filmi karşımızdaki. Çok daha İngiliz, çok daha kaliteli... Filmde Sam Mendes farkını hissetmek seyirciye ayrı bir zevk veriyor. O sanat filmlerini andıran kamera açıları inanılmaz. Şangay' daki suikast sahnesindeki Bond ve Patrice' in teketek dövüş sahnesi, filmin ''Joker vari'' kötü adamı Silva' nın boy gösterdiği ilk sahnede kameranın Bond' un arkasından yavaş yavaş Silva' nın o meymenetsiz yüzüne yaklaşması, Aston Martin' nin yan aynasının yansımasından izlediğimiz o ufak bölüm, yine yolda efsanevi araba Aston Martin' in uzaktan çekimi... Biçim yönünden izlemesi çok zevkli olduğu kadar içerik bakımından da sağlam bir film Skyfall. Fragmanlarda Bond' un daha önce hiç karşılaşmadığı türden bir kötülükle mücadele edeceği belirtiliyordu. Gerçekten de bu sefer MI6' in ana binasına saldırı düzenleyecek kadar büyük bir tehlike var. M' in geçmişinden gelen bir kötülük bu. Hikaye bu iddiasının altından kalkabiliyor. Seyirciyi buna inandırıyor. Bazı bölümlerdeki esprili replikler de filme güzel bir hava katıyor bu arada. Özellikle Bond ile Q' nun ilk tanıştığı sahneye dikkat. Bond - Eve ve yine Bond - M sahnelerinde de bu tarz replikler mevcut.
        Hikayenin bazı yerleri The Dark Knight' a benziyor bu arada. Silva mesela Joker' i çok andırıyor. Görünüşünü, hareketlerini ve mimiklerini bile geçtim film boyunca yapmak istedikleri ve yaptıkları da Joker' in The Dark Knight' ta yaptıkları gibi. SPOILER-O da Joker gibi bilinçli yakalanıyor. Sonra da kaçıyor.-SPOILER. Dünya görüşleri de benziyor. (Ama Joker daha derinlikliydi o ayrı konu.) Javier Bardem' in mükemmel oyunculuğu kesinlikle izlenmeye değer. Daniel Craig' i ise artık bu filmde Bond' a çok yakıştırdım ve Bond' una bayıldım.
     
Bond ve 64 Model Aston Martin
        Filmin sevdiğim bir başka yönüyse önceki 22 filme bolca göndermede bulunması. Q' nun Bond' a esprili bir şekilde ''artık patlayan kalemler üretmiyoruz'' demesi mesela böyle bir gönderme. (Roger Moore' un oynadığı bir Bond filminde Bond bilerek Q' nun ona verdiği kalemi kötü adamın cebinde bırakıyordu sonra kalemi patlatıyordu.)
Aston Martin' nin filmde yer alması ve de Sean Connery' nin Bond olduğu o ilk filmlerde aracın vitesindeki kırmızı tuşa basması sonrasında olanlara bile göndermeler mevcut. Klasik seride M'in sekreteri olan ve Bond aralarında hep bir çekim olan Moneypenny, yenilenmiş haliyle Q da bu referanslar arasında. Bu sahnelerin bütün salonca anlanmayıp bu harika referanslara tepki verilmemesi, ve tepki verenin bir tek benim olmam garip ve de eğlenceli bir deneyimdi ayrıca. "Skyfall" un ne olduğuna gelince, anlamı filmde gizli ama çok manidar. Bond' un çocukluğundan da bahsedilmesi benim için filmin keyifli anlarından biri.
        Yer yer oldukça gerilimli, yer yer eğlenceli olan bu yapım sinemada izlediğim ilk Bond filmi olma özelliğini taşıyor ayrıca. Yaptığı bolca göndermeyle 50 yıllık geçmişine sağlam bir saygı duruşunda bulunan SKYFALL kuşkusuz en iyi Bond filmi.
        

Yorumlar

  1. Hem Bond serisinin hem de Sam Mendes sinemasinin hayrani olarak soylemeyeliyim ki seyircisini bu kadar aptal yerine koyan bir Bond filmi izlemedim. Bond yeni dunya duzenine - cok sevdigimiz bir kaliptir - ters dusen eski usul yontemleri ile bu yeni dunyada adeta kendine yer edinmeye calisiyor (bir western karakteri gibi) ve film bunu bagira bagira gosteriyor. - araba secimi, tufek,ustura kullanamasi vs. Bunun yaninda bir de filmde en az 10 kere olmak uzere 'eski usul' 'eski moda' 'eski yontem' soz obeklerine yer verilmesi, tras olma olayi uzerinden bile karakterlerin bunun uzerine konusmasi seyirciyi aptal yerine koymaktan baska hicbir sey degildir ki Sam Mendes bu isi boyle yapmayarak da ayni motivasyonu saglayabilecek bir sinemaci.

    Bond serilerinde ki olay biciminden dolayi hicbir sekilde klise sifati yememeli benim gozumde. Butun filmlerde gordugumuz benzerlikler Bond olmasinin ayrilicaligidir serinin ancak nerdeyse butun aksiyon kliselerini de kullanarak Sam Mendes seyirciyi boguyor, yeni hicbir sey soylemiyor. Iyi film deseniz bile ben kendi adima en iyi Bond filmi asla diyemem.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Serinin önceki filmlerinden bazılarına aptal yerine koyan bir film dense bir derece kabul edebilirim ama Skyfall gayet eli yüzü düzgün bir yapım. Eski usulcülük yaptığı yerler var, evet, ama bu sahneler filme önceki filmlerde göremediğimiz çok ayrı ve de güzel bir hava katmış bana kalırsa. 50. yıl filmi olmasının bunda payı vardır.
      Artık o kadar çok aksiyon filmi yapılıyor ki özgün bir şeyler yapabilmek iyice zorlaştı. Ancak Skyfall' daki İstanbul haricindeki aksiyon sahnelerinin sanat filmi tadında olması filmi çok daha izlemesi zevkli hale getirdi. Çok fazla aksiyondan hoşlanan birisi olmamama rağmen rahatça izledim ben mesela. Son olarak önceki hiç bir Bond filminden bu kadar zevk almamıştım. Tabii bu benim görüşüm. Her bakış açısına da saygılıyımdır :) Çünkü kişinin farklı düşüncelerle karşı karşıya kalmasının her zaman onu geliştirdiğini düşünürüm. Yorum için sağol yani.

      Sil

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bu "The Batman" Bir Başka

Bir Sherlock Holmes İncelemesi

Mission: Impossible III (2006)